Zamanın sızdığı yerler vardır; orada görünen her şey hem gerçektir hem de düş. “Serapta Saklı”, üç zaman kipini aynı bedende taşıyan, belleğin, varoluşun ve hayalin kesiştiği bir sanat yolculuğu. Üç kata yayılan bu üç farklı kapsamdaki sergi; birbirinin parçası olarak, görüntülerin içinden süzülerek geçmişin ustalarını, bugünün sanat damarını ve geleceğin sesini bir araya getiriyor. Her katman, bir zaman duygusunu temsil ediyor: geçmişin yankısı, bugünün tanıklığı ve geleceğin titreşimini. Zaman, bellek ve görünürlük katmanlarında derin bir düşünsel karşılaşmaya davet ediyor. Bu sergi, sadece kuşaklar arası bir aktarımı değil; aynı zamanda bellek, zaman ve temsil meselelerine dair bir düşünme biçimini de öneriyor. “Gölge Bellek”, kolektif hafızanın kıyısında kalmış imgeleri ve biçimleri yeniden görünür kılar; Cumhuriyet’in kültürel inşasında fırçalarıyla söz almış öncü sanatçıların izlerini, gölgelerin içinden günümüze taşır. “Kum Saati Bahçesi”, şimdi’nin eşiklerinde salınan, hem geçmişle hem gelecekle diyaloğa açık yaşayan ustaları bir araya getirir. Burada zaman, bir bahçe gibi döngüseldir; üretimin ritmiyle genişleyen bir alan kurulur. “Gün Işığına”, sanatın sürekli dönüşen doğasında yeni bir soluk olan genç kuşağın yaratımlarını görünür kılar; burada serap artık bir yanılsama değil, olasılıklarla dolu bir ufuk çizgisidir.
“Gölge Bellek”
Tarih, yalnızca olup bitenlerin değil, bakışın da zaman içindeki devinimidir. Sanat tarihi ise çoğu zaman bu devinimi sabitleyerek belli dönemleri, isimleri ve imgeleri bir çerçeveye hapseder. “Gölge Bellek”, bu çerçeveyi bozmayı değil, onun zamansal katmanlarını yeniden düşünmeyi öneriyor. Zamanla birlikte yalnızca nesneler değil, onlara yöneltilen bakışlar da değişir. “Gölge Bellek”, bugünün sanat izleyicisini Türkiye’nin yakın tarihli sanat mirasıyla yeniden karşılaştıran bir sergi olarak, geçmişe ait olanın günümüzde nasıl bir yankı bıraktığını araştırır. Bu seçki, Cumhuriyet sonrası sanat tarihinde hem estetik hem de düşünsel izler bırakmış,
üretimleriyle görsel hafızamıza yön vermiş sanatçıları bir araya getirir. Nuri Abaç, Cihat Burak, Nadide Akdeniz, Ali Candaş, Söbütay Özer, Şeref Bigalı, Vedat Örs ve Hayati Misman gibi isimler, Türk resim tarihinde yer edinmiş, eserleri kurumlarca benimsenmiş ve nesiller boyunca eğitici, ilham verici işlevler üstlenmiş figürlerdir. Bu sergide amaç, geçmişin başarılarını nostaljik bir paranteze almak değildir. “Gölge” burada; geçmiş olmanın getirdiği zamansal mesafeyi ve bu mesafenin bugünkü anlam üretimi üzerindeki etkisini temsil eder. Bellek, sadece hatırlamakla değil, geçmişle bugünden nasıl ilişki kurduğumuzla ilgilidir. Bu bağlamda “Gölge Bellek”, zaman içinde anlamı değişen imgeleri, bugünün düşünsel ve estetik zemini üzerinde yeniden düşünmeyi önerir. Sergide yer alan sanatçılar, figüratif anlatımlar, toplumsal temalar, mitolojiye ve halk kültürüne göndermeler gibi farklı ifade yollarıyla dönemlerine tanıklık etmiş; bireysel dil ile kolektif ruh arasında özgün köprüler kurmuşlardır. Onların işleri, yalnızca sanat tarihine değil; aynı zamanda toplumsal belleğe dair de katmanlı okumalar yapmayı mümkün kılar.
“Kum Saati Bahçesi”
Zaman, yalnızca geçip giden bir çizgi değil; katman katman birikerek anlamı derinleştiren, formları dönüştüren, imgeleri yeniden çağıran bir bellektir. “Kum Saati Bahçesi”, Timora Sanat Galerisi’nde son bir yıl içinde açılan sergilerde izleyiciyle buluşmuş usta sanatçıların yapıtlarını yeniden bir araya getirirken, bu belleği hem bireysel hem kolektif ölçekte okumaya davet ediyor. Bahçe, burada rastlantının değil, düşünülmüş bir buluşmanın metaforudur. Kum saati ise yalnızca geçen zamanı değil, aynı zamanda iki yönlü akan bir bakışı temsil eder: geçmişten bugüne süzülen birikimi ve bugünden geleceğe uzanan sorumluluğunu. Bu seçkide yer alan sanatçılar, yalnızca kişisel ifade dillerinin ustaları değil; aynı zamanda Türkiye’de sanatın yönünü belirleyen, onu kendi ritminde ileri taşıyan figürlerdir. Onların eserlerinde zaman, bir izleyici olarak bulunmaz; biçimlenir, çözülür, yeniden kurulur. Her bir yapıt, ustalığın sessiz sabrını, düşünsel yoğunluğunu ve biçimsel cesaretini taşır. Tuvale ya da yüzeye düşen her iz, bir yaşam boyunca süzülen arayışların kristalidir. “Kum Saati Bahçesi” ustalıkla kurulan bir güncel düşünme alanıdır. Bu sanatçılar, biçimden bağımsız olarak tutumlarında ortak bir derinliği paylaşırlar: sanatı bir alan olarak değil, bir etik ve estetik sorumluluk olarak yaşayan kişiler olarak. Onların bakışı, sadece bugün için değil, gelecekte de yol gösterici bir pusula işlevi taşır. Bu bahçede gezinirken, zamanın yalnızca dışarıda işleyen bir ölçü birimi değil, sanatçının iç dünyasında sürekli yeniden biçimlenen bir yaratıcı kuvvet olduğunu fark etmek mümkündür. Her yapıt, kum saatinden süzülen bir an değil; onun içinde saklı bir zamansızlık noktasıdır.
“Gün Işığına”
Bir yaprağın sabah ışığıyla titremesi gibi, her yeni kuşak sanatçının sanata bıraktığı iz, hassas ama dönüştürücü bir kuvvet taşır. “Gün Işığına”, yalnızca bir kuşağın görünür oluşu değil; görünürlük arzusuyla değil, görünürlüğün sorumluluğuyla işleyen bir düşünme biçiminin sergilenişidir. Bu bölümde yer alan sanatçılar, çağdaş dünyanın karmaşıklığını yalnızca teşhir eden değil, onunla kendi dillerince konuşan, kimi zaman direnen, kimi zaman dönüştüren bir duyarlılıkla üretimlerini sürdüren isimlerdir. Onlar için sanat, bir mesafe değil; yaşamla iç içe geçen bir sorumluluk alanıdır. Kimisi sessiz bir çatlağı görünür kılar, kimisi çok sesli bir yarının ritmini bugüne taşır. “Gün Işığına” çıkan bu işler, yalnızca bugünün ışığında değil, geleceğin gölgesinde de okunur. Zira her yeni kuşak, yalnızca yeni şeyler söylemez; eski sorulara başka yollarla yaklaşır. Bu bağlamda sergi, bir umut projeksiyonu değil, bir süreç haritasıdır — arayışların, devinimlerin ve estetikle düşünce arasında kurulan taze bağların izlekleriyle doludur. Eserler, yüzeydeki ışıltının ardında sabırlı bir düşünsel kazının izlerini taşır. Malzemeyle kurulan bağdan, biçimsel seçimlere; içerikten izleyiciyle kurulan ilişkiye kadar her detay, sanatçının çağdaş dünyayla kurduğu etik ve estetik pozisyonu işaret eder.